Kültür Yemekse, Neden Hala Sadece KPI Konuşuyoruz?


 

İÇİNDEKİLER

1. Giriş: Stratejiyi Kahvaltıya Kim Çağırdı?

2. CEO’nun Not Defterinde Kültür Var mı? Yoksa Sadece “Hedef %12 Büyüme” mi Yazıyor?

3. Kurumsal Değerler Panoda Değil, Molada Yaşanır

4. KPI Diyeti Yapan Şirketler: Verimlilik Arttı Ama İnsanlık Kaldı mı?

5. Kültür, Orta Kademe Yöneticinin Gölgesinde Filizlenir (Ya da Orada Kurur)

6. Kültür Zor Durumda Test Edilir, Lansman Sunumunda Değil

7. Strateji Yapay Zekayla Yazılır, Kültür Hala İnsanla Kurulur

8. Sonuç: Kültürle Kahvaltı Etmeyen Şirket, Öğleye Kalmaz Aç Kalır

1. Giriş: Stratejiyi Kahvaltıya Kim Çağırdı?

Peter Drucker bir sabah kalktı ve dedi ki:

“Culture eats strategy for breakfast.”
Yani kültür, stratejiyi kahvaltıda yer.

Güzel laf. Bize gelene kadar biraz tabağı çizilmiş olabilir ama hâlâ iştah kabartıyor.
Fakat bu cümle, Türkiye iş dünyasında şöyle anlaşılıyor:
“Kültür mü? O öğleye kalsın, biz önce KPI’lara bakalım.”

Çünkü bizde sabah toplantılarının menüsü bellidir:

  • İlk cümle: “Çaylar geldi mi?”

  • İkinci cümle: “Geçen ay ne kadar satış yaptık?”

  • Üçüncü cümle: “Sunum hazır mıydı, PDF versiyonunu alabilir miyim?”

Peki ya kültür? O hâlâ uykuda. Alarmı da kurmamışız.

Şimdi şunu soralım birlikte:
Madem kültür stratejiyi kahvaltıda yiyor, biz neden her sabah sadece KPI’ları konuşuyoruz?

Neden “bu ekip neden var?” sorusundan önce “bu ay hedefi tuttuk mu?” sorusu geliyor?

Ve neden şirket kültürü hâlâ “soft konu” sayılıyor ama CEO’nun Excel’de 37 renkli KPI tablosu sunması “vizyon” oluyor?

Cevap basit: Çünkü kültür görünmez, KPI sayılabilir.
Ama unuttuğumuz şey şu: Görünmeyen şey bazen gemiyi batırır. Buzdağı gibi. Ya da ofisteki pasif agresif toplantı notları gibi...

Bonus: CEO’nun ilk sözü “çaylar geldi mi?” olunca strateji nasıl şekillenir?

Eğer yönetim toplantısı “çaylar geldi mi?” diye başlıyorsa ve ikinci cümlede Excel açılıyorsa, o şirketin kültürü değil, şekeri düşüktür.
Kültür konuşmak için şekerin dengede, zihnin açık, egonun mutfakta bırakılmış olması gerekir.
Ama bizde sabah 09:00 toplantısında hâlâ en yüksek stratejik çıkış “bana da bir sade” olabiliyor.

2. CEO’nun Not Defterinde Kültür Var mı? Yoksa Sadece “Hedef %12 Büyüme” mi Yazıyor?

Şirketin en kalın defteri CEO’nun masasındadır.
Üzerinde büyük harflerle yazılıdır:
“STRATEJİ PLANI 2025”
Altına aç bak, ne görürsün?

  • Hedef: %12 ciro artışı

  • Hedef: %7 kârlılık artışı

  • Hedef: %5 gider azaltımı

  • Ve tabii ki: “İnsan kaynağıyla büyüyen organizasyon” (!)

Yalnız o son satırın altı hep boş kalır… Çünkü oraya yazacak kimse kalmamıştır.
İnsan kaynağı dedikleri, sabah 08:55'te kart basan ama içinden “gözüm dönsün istifa edeceğim” diye mırıldanan arkadaşlardır.

CEO sabah gelir, sunuma bakar:

– “Satışlar ne durumda?”
Kimse çıkıp demez ki:
– “Moral ne durumda?”
– “Güven ortamı kaç birim?”
– “Ekipten kaç kişi hâlâ Slack yerine WhatsApp kullanıyor çünkü yönetim dinliyordur diye korkuyor?”

Çünkü CEO’nun ajandasında “Kültür” diye bir sekme yok.
Ama Excel’de 11 ayrı pivot tablo var.
Her biri başka renkte, başka fontta, ama hepsi çalışanı mutsuz eden stratejinin renkli versiyonları.

Strateji yazmak kolay:
“Yüzde 12 büyüyeceğiz.”
Soru şu: Kimle?

  • İş görüşmesinde “startup ruhu” vaat edilen,

  • Sonra 4 onayla tuvalet izni verilen,

  • Yıl sonu prim listesinde adı unutulan,

  • Performans toplantısında “motivasyon eksikliği” yazılan o insanlarla mı?

Emin misin?

Kültür yazmayan lider, güven istemesin.
Sen “rekabetçi maaş” diye açıklama yapıyorsun, adam evde Migros fişine bakıp sinir krizi geçiriyor.

Sen “esnek çalışıyoruz” diyorsun, ama kamerayı açmadı diye birine "yüz yüze konuşalım" diye HR çağrısı yolluyorsun.

Sen strateji yazıyorsun, ekip "lan bu ay da mı mesai?" diye grup kuruyor.
Orada yazılanları okusan, şirketi kapatırsın.

Yani mesele şu dostum:

Strateji, PowerPoint’te güzel durur.
Ama kültür, kantinde belli olur.
Sen CEO olarak stratejiyi anlattın mı? Evet.
Ama insanlar seni dinlerken çay kaşığıyla "bu ay da zam yok" şarkısını çalıyorsa, işte o sunum bitmiştir.

3. Kurumsal Değerler Panoda Değil, Molada Yaşanır

Şirketin girişinde bir pano vardır.
Üzerinde kocaman fontla yazılmış:

“Biz bir aileyiz.”
“İletişime açık, şeffaf, güvene dayalı bir yapımız var.”
“Çalışan mutluluğu önceliğimizdir.”

O pano her sabah göz hizasındadır ama kimse bakmaz.
Çünkü çalışan, göz hizasında değil hayat hizasında yaşar.

Gerçek kültür, duvarda değil, çay ocağında yaşanır.

Orada döner tüm gerçekler:

– “Abi prim yatmamış.”
– “Bugün de kameramı açmayacağım, ruhum yok.”
– “Patron LinkedIn’de ‘esneklik’ yazıyor ama ofisten çıkınca arıyor.”
– “Bu şirkette kendin olursan zaten olmazsın.”

Ve sonra birisi çıkıp şu cümleyi kurar:
“Vallahi ben bu ay sonunu görürsem büyük başarı.”

Bu cümle varsa, o panodaki değerler Word art efektli yalandır.

“Kurumsal değerler” denen şey, oryantasyonda verilen 14 sayfalık PDF değildir.

Gerçek değer şudur:
– Ekip arkadaşın, senin hasta çocuğunu bahane etmeden devreye girebiliyor mu?
– Müdürün, sabah işe geç kalınca seni anlamaya çalışıyor mu?
– HR, “senin yerin bizde ayrı” dedikten 3 gün sonra sana çıkış maili atıyor mu?

Bak bunlardır şirketin gerçek kültürü.
Geri kalanı word dosyasında duvara bantlanmış dilektir.

Cuma günü Slack grubu sessizleştiyse,
Herkes 17:00’de “son mailini” atıyorsa,
Ve aynı gün 4 kişi LinkedIn’de “new chapter” postu paylaştıysa…

O panodaki “biz bir aileyiz” yazısı…
Gelinlik giyip düğünden kaçan damat gibi kalır:
Güzel bir hayaldi ama orada değildi.

“Müşteri odaklıyız” yazıp, müşteri hizmetlerini 8 kişi sırayla aratıyorsan…
“Çalışan memnuniyeti” deyip, o anketin sonuçlarına hiç bakmıyorsan…
“Açık iletişim” deyip, kahkahalı story atan çalışanı HR’a bildiriyorsan…

O değerler değil, sadece çerçeveletilmiş çelişkilerdir.

Tavsiyem:
Panoyu indir, çay ocağına git.
Değerleri orada duyarsın.
Bir de dikkat et:
Çaycı bile motivasyonunu kaybetmişse, o şirket çoktan kahve olmuş demektir.
Koyu, acı, telveli ve dipte kalmış...

4. KPI Diyeti Yapan Şirketler: Verimlilik Arttı Ama İnsanlık Kaldı mı?

Bugün birçok şirket “verimlilik” deyince gözleri parlıyor.
Ama kimse demiyor ki:
"Abi bu verim nereden geliyor?"
— Makinelerden mi?
— Süreç optimizasyonundan mı?
— Yoksa 7/24 e-postasını kontrol eden, ofiste yaşayan çalışanlardan mı?

Şirket sabah daily’de “hadi arkadaşlar KPI’ları görelim” diyor.
O sırada Ahmet’in evinde bebek ağlıyor, Ayşe sabaha kadar sunum yetiştirmiş, Burak gözaltı torbasıyla Slack’ten “tamamdır” yazıyor.

Yani sistem şöyle:
KPI dolu, insan boş.

Bir dönem moda oldu bu:

KPI Detox Programı.
Yani şunu demek istiyorlar:
“Empatiyi, anlayışı, güveni, iletişimi bırakın. Biz veriye bakalım.”

Peki sonuç?

Tüm raporlar mükemmel…
Ama kimse gülmüyor.
Herkes “bir kaç ay daha sabredeyim” modunda.

KPI demek hedef demek, eyvallah.
Ama bu hedef bazen sadece patronun tansiyonunu yükseltiyor.

– "Satış %12 artmadıysa niye hala gülümsüyorsun?"
– "NPS 2 puan düşmüş, müşteri memnun değilmiş…"
– "Verimlilik %94 ama neden hâlâ erken çıkmak istiyorsun?"

Bakın burası çokomelli:
KPI ile yöneten, duyguyla yönetemez.
Veri iyidir ama insanı susturuyorsa, şirket yavaş yavaş robot mezarlığına dönüşür.

İnsan nefes alamıyorsa,
Verim %300 olsa ne olur?

Mutluluk ölüyse,
Dashbord yemyeşil olsa ne fark eder?

Ofisin her yerine post-it yapıştırmışsın ama çalışan beyninde logout olmuş.

Ve bazı KPI’lar var ki, şirketin sadece görüntüsünü güzelleştiriyor.
İçerisi darmadağın ama dışarıdan “progresif” duruyor.

Sen KPI’a bakarken, çalışan
"Bir gün LinkedIn’e 'new job alert' düşürürüm, görürsün sen" diye dua ediyor.

Gerçek performans,
“Kaç ürün sattık?” değil,
“Kaç insan hâlâ heyecanla bu şirkete geliyor?” sorusuyla ölçülür.

5. Kültür, Orta Kademe Yöneticinin Gölgesinde Filizlenir (Ya da Orada Kurur)

Kurumsal yapının en acayip canlısı:
Orta kademe yönetici.
Yukarıya “strateji sunar”, aşağıya “göz devirir.”
Kendisi CEO’nun gözüne “vizyoner”,
ekibin gözünde ise… “Bu Excel niye geç geldi?” diye soran bir iç ses.

Bir de efsane cümleleri vardır:
“Ben de senin yaşındayken...”
“Biz zamanında bunları elle yapardık.”
“Kültür mü? Önce deadline gelsin, sonra konuşuruz.”

Evet sevgili dostlar, şirketin değerleri duvarda yazılır ama ortalıkta bunlar dolaştıkça o değerler ASCII karakterine dönüşür.

Orta kademe yöneticiler iyi ise,
Kültür orada yeşerir.
Berbat ise,
“Biz burada böyle yaparız” mezar taşına dönüşür.

Şirket vizyonunu anlatan sunumlar havada uçuşurken,
ekip kendi slack grubunda şunu yazar:

“Abi bizim müdür hâlâ Outlook kullanıyor, kültür mültür zor.”

Ve bazen şirketin en büyük toksini,
ekip liderinden değil,
“Ben müdürüm ama hâlâ terfi bekliyorum” modunda gezen
"belirsiz kariyer travması taşıyan abiden" gelir.

Kısacası, kültür sadece CEO’nun LinkedIn postuyla gelmez.
O kültür, toplantı odasında değil,
kahve makinesinin yanında kurulur…
veya kurutulur.

Ve sevgili şirketler…
Eğer kültürü gerçekten yeşertmek istiyorsanız:
Önce o gölgeyi kaldırın.
Ekip liderini eğitin, sadece KPI yönetmeyi değil, insan yönetmeyi öğretin.
Yoksa ne olur?
Pırıl pırıl işe giren genç yetenek,
6 ay sonra “kendimi hiç geliştiremiyorum” diyerek gider,
orta kademe hâlâ aynı çayı içer, aynı Excel’i açar.

6. Kültür Zor Durumda Test Edilir, Lansman Sunumunda Değil

Karlar düşmeye başlayınca,
ilk kesilen:  kahve kalitesi.
Sonra:  sosyal etkinlikler.
En sonunda: duvardaki değerler.

Ama en hızlı çöpe giden şey?
KÜLTÜR.

Çünkü çoğu şirkette kültür, sadece işler iyi giderken afilli sunumlarda gösterilen o "renkli illüstrasyonlu değer tablosu"ndan ibaret.
Kriz gelince o tablo değil, “çıkarılacak personel listesi” açılıyor.

CEO kriz toplantısında şöyle konuşursa:
“Bu dönemde hepimiz taşın altına elimizi koymalıyız.”
Ama çaycıya bile “ücretsiz izin” veriliyorsa...
Kültür orada “excel formatında gömülmüş” demektir.

Gerçek kültür ne zaman belli olur?


Kar düşünce...
Ciro daralınca...
Müşteri kaybedilince...

Yani lansman değil, "kriz anı" kültürün X-Ray'idir.

Örnek mi?

2022'de yaşadım.
Bir şirkette işler iyi giderken, her cuma “havuçlu kek günü” yapılıyordu.
Ama kriz olunca ilk mesaj geldi:
“Artık havuçlu kek yok.”
İkinci mesaj: “Performans değerlendirmeleri öne çekildi.”
Üçüncü mesaj: “Sosyal medya kullanımı sınırlandırıldı.”

O kekle gelen motivasyon gidince,
gelen ilk şey: “abi iş arıyorum” mesajlarıydı.

Kısacası:
Gerçek kültür; kriz anında liderin mail tonunda,
İlk işten çıkarılan kişilerin kim olduğunda,
Ve son kalan çayın kime verildiğinde belli olur.

6. Kültür Zor Durumda Test Edilir, Lansman Sunumunda Değil

Hani her şirketin duvarında yazar ya:
“Biz dürüstüz, şeffafız, çalışan dostuyuz.”

Peki döviz kurunda 3 puan oynamışken kaç tanesi o duvarı hatırlıyor?

Kar düştü mü,
ilk kesilen: eğitim bütçesi.
İlk ertelenen: kariyer planı.
İlk unutulan: “Biz bir aileyiz” sloganı.

Gerçek kültür, PowerPoint sunumlarında değil, kriz anında açılan e-postalarda saklıdır.
Hele o patron maili yok mu…

  • “Herkes üzerine düşeni yapsın.”
  • “İşlerin sahiplenilmesini bekliyoruz.”
  • “Gerekirse hafta sonu çalışırız.”

Yani pazartesi günleri ‘değerler eğitimi’ verip, cuma akşamı “fazla mesaiye kim kalıyor?” diye WhatsApp’tan dürten şirketler…
Siz kültürü değil, krizi yönetmeye çalışıyorsunuz.

Unutma:
Gerçek kültür, kriz anında panik değil, yön gösterir.
Ve o yön, çalışanın hissettiği ilk şeydir:

“Bu şirkette insan kalınır mı?”


7. Strateji Yapay Zekayla Yazılır, Kültür Hala İnsanla Kurulur

Bugün her şirketin elinde bir ChatGPT var:
Stratejiyi yazıyor,
Raporu çiziyor,
KPI’ı hesaplıyor.

Peki ya kültür?

O hala…
Mutfağın köşesinde kahvesini karıştıran junior’la kurulur.
Sabah “günaydın” diyerek ofise giren müdürle başlar.
“Abi ben de insaniyim” diyemeyen CEO'yla çökebilir.

Yani teknolojiyle 10 dakikada yıl sonu sunumu hazırlarsın,
ama ekip içindeki huzuru sağlamak hâlâ 6 ay sürer.
Duygusal zekâ?
Hâlâ 3G bağlantıda.

Bugün ChatGPT ile vizyon-misyon yazan şirketler yarın
“Ekip niye dağınık?” sorusuna yanıt arıyor.

Cevap mı?

Çünkü stratejiyi yapay zeka yazdı,
ama kültürü kimse yaşatmadı.

Ve sevgili dostlar, unutmayın:

Strateji sunumu sizi yatırımcıya satar…
Ama kültür, çalışanı tutar.

8. Sonuç: Kültürle Kahvaltı Etmeyen Şirket, Öğleye Kalmaz Aç Kalır

➤ KPI’lar size şirketi yönetmeyi öğretir, kültür ise yürütmeyi.

Verimlilik, büyüme, kârlılık… Hepsi raporda güzel durur. Ama ofisin havası kötüyse, o büyüme sizi yukarı değil, aşağı iter. İş hayatı bir maraton değil, düğün salonunda halay gibidir. Ayağınız aynı ritimde kalkmıyorsa, biri mutlaka düşer. Ve o düşen, genelde “en iyi performans gösteren” çalışandır çünkü zaten yük hep onun üstündedir.

➤ İyi kültür, kötü stratejiyi tamir edebilir. Ama tersi hâlâ bulunamadı.

Yanlış hedefler koyabilirsin. Stratejik hata yapabilirsin. Rakip analizini kaçırabilirsin. Ama iyi bir kültürün varsa, ekip bunu fark eder, düzeltir, yeniden kurar.

Kültür dediğin şey bir “sunum slaytı” değil, sabah şirkete girince yüzüne vuran havadır. O hava soğuksa, vizyonu CEO değil, kalorifer kazanı yazıyor demektir.

Son söz: Kültür stratejiyi kahvaltıda yer… Ama mutfağı bomboş, tabakları kırık bir şirkette, o kahvaltıyı kimse yapamaz.

Ve evet sevgili dostlar, çaylar gelsin — biz kültür konuşuyoruz artık.

Dipl.-Ing. Deniz Cengiz

Yorumlar

En çok okunanlar

Cloud Computing Reference Architecture: An Overview

Cloud Architecture

Teknolojik Altyapıdan Ne Anlıyoruz?

Run SAP İş Ortağı Programı, En İyi Çözüm Operasyonunu Nasıl Sağlar?

CLOUD COMPUTING – An Overview

KÖRLER ÜLKESİNE KRAL OLMAK

Artırılmış Gerçeklik nedir ve hangi alanlarda kullanılıyor?

BİG DATA MANAGEMENT

Blockchain, sözleşmelerin dijital koda yerleştirildiği ve şeffaf paylaşılan veri tabanlarına depolandığı, silinmesi, değiştirilmesi ve düzeltilmesinden korunan bir dünyayı hayal edebiliriz.

Master Data Management (MDM): Kurumsal Veri Stratejisinin Temel Taşı