Türkiye Lojistiğinde Dijitalleşme: Kendi Modelimizi mi Yazmalıyız?




İÇİNDEKİLER


1. Giriş: Dijitalleşme İthal Edilmez, İnşa Edilir
➤ Amazon’un Flexport’u, Uber’in Uber Freight’i, Avrupa’nın Sennder’i varsa… Bizde neden Kamyoon olmasın?
➤ Dijitalleşme, sadece yazılım satın almak değil; süreç tasarlamak, kültür kurmaktır.


2. İthal Modelin Sınırları – Avrupa’dan Kopyalanan Çözümler Neden Tutmuyor?
➤ “Alman disiplini” Türkiye’de neden çalışmıyor?
➤ Sürücü profili, yük veren alışkanlığı, filo sahipliği gerçeği…


3. Türkiye Lojistiğine Özgü Gerçekler – Gölge Rotalar, Nakit Akışlar ve ‘Abi’ Kültürü
➤ Gayriresmî ilişkiler, filo dışı taşımacılık, WhatsApp emir zinciri
➤ Kayıt dışı değil, yapı dışı: sistemsizliğin sistem hali


4. Dijitalleşme İçin Yeni Kod: Entegrasyon + Esneklik + Eğitim
➤ Türkiye’ye uygun dijitalleşmenin üç sütunu
➤ Esnek sistem, hızlı öğrenen kullanıcı, düşük bariyerli teknoloji


5. Yerli Modelin Temeli: Platform Bazlı Lojistik Mimarisi
➤ Kamyoon örneği: Filo sahibi değil, sistem sahibi olmak
➤ Tedarik zincirini uçtan uca dijitalleştiren yerli mühendislik vizyonu


6. Küresel Olmadan Yerel Başarı Olmaz – Türkiye'den Bölgesel Lojistik Teknolojisi Çıkar mı?
➤ MENA ve Doğu Avrupa’da fırsatlar
➤ Yerli yazılım, yerli veri, yerli lojistik zekâsı


7. Sonuç: Kopyalama Bitti, Şimdi Yazma Zamanı
➤ Dijital dönüşüm ithal edilemez
➤ Türkiye lojistiği artık kendi API’lerini, kendi yol haritasını yazmalı
➤ Lojistik dijitalleşecekse, bu topraklara göre yazılmalı

1. Giriş: Dijitalleşme İthal Edilmez, İnşa Edilir

➤ Amazon’un Flexport’u, Uber’in Uber Freight’i, Avrupa’nın Sennder’i varsa… Bizde neden Kamyoon olmasın?

Dünyada lojistik artık sadece yük taşımak değil, veriyle sistem yönetmek anlamına geliyor.

Ve bu dönüşümü yöneten aktörler artık kamyon sahibi değil — platform sahibi.

  • Uber Freight, kendi kamyonu olmadan rota yönetiyor

  • Convoy, kendi şoförü olmadan müşteriyle entegre çalışıyor

  • Sennder, Avrupa'nın karayolu taşımacılığına yapay zekâ ile rota veriyor

  • Flexport, global nakliyeyi uçtan uca yazılım üzerinden planlıyor

Peki biz?

Biz de artık “taşıma yapıyoruz” diyen değil, “lojistik zeka inşa ediyoruz” diyen bir platforma sahibiz: Kamyoon.

Kamyoon sadece bir “yük bulma” aracı değil.
Türkiye lojistik sektörünün gerçek ihtiyacı olan veriyle çalışansüreçleri dijitalleştirenşoför, yük veren ve firma üçgenini şeffaflaştıran bir altyapı sistemidir.

➤ Dijitalleşme, sadece yazılım satın almak değil; süreç tasarlamak, kültür kurmaktır.

Bugün hala birçok firma dijitalleşmeyi bir lisans almakla karıştırıyor.

Oysa dijitalleşme bir ürün değil, bir tasarım meselesidir.
Yani:

  • Süreçleri yeniden düşünmeden,

  • Alışkanlıkları sorgulamadan,

  • Kültürü dönüştürmeden...

Yazılım, sadece pahalı bir Excel olur.

Kamyoon’un yaptığı iş, bir yazılım satmaktan çok daha öte:
Türkiye’ye lojistikte kendi dijital modelini inşa etme cesareti kazandırmak.

Bu yazıda şunu konuşacağız:

“Türkiye lojistiği, dijitalleşmeyi dışarıdan kopyalayarak mı ilerletecek,
yoksa kendi kültürüne uygun, kendi sistemini mi yazacak?”

Belki cevabımız şimdiden belli:
Dijitalleşme ithal edilmez. İnşa edilir.

2. İthal Modelin Sınırları – Avrupa’dan Kopyalanan Çözümler Neden Tutmuyor?

➤ “Alman disiplini” Türkiye’de neden çalışmıyor?

Lojistik teknolojisi denince herkesin dilinde “Alman sistemi” var.

SAP kullanıyorsak Alman disiplini,
TMS seçiyorsak Avrupa çözümü,
Rotayı planlıyorsak Hollanda algoritması…

Ama şu soruyu kimse sormuyor:

“Bu sistemin çıktığı ülke ile uygulandığı ülke aynı mı?”

Almanya’da sürücü, uygulamadan rotasını takip eder,
yolda mola saatine uymadığı için ceza alır.
Müşteri, sevkiyatına dair her veriyi API ile yükler.
Lojistik firması, sürücüye “veri kalitesi” üzerinden prim verir.

Peki Türkiye’de?

  • Sürücü hala WhatsApp grubunda “abi iş var mı?” diye soruyor.

  • Müşteri hala yük detayını 2 saat kala Excel'le gönderiyor.

  • Lojistik firması hala“filomuz kaç araç?” ile övünüyor.

Yani Avrupa’nın dijital çözümünü ithal ediyoruz, ama davranış modeli bambaşka.
Sonuç? Kopyalanmış sistemler, yerli çelişkilerle çöküyor.


➤ Sürücü profili, yük veren alışkanlığı, filo sahipliği gerçeği…

Dijital sistemlerin gerçekliği bir yerde kırılıyor: Kullanıcı profili.

Türkiye'deki sürücü profili:

  • Genellikle mobil uygulamaya alışık değil,

  • Uygulama içi veri girişini gereksiz buluyor,

  • En çok "telefonla halletmeyi" seviyor.

Yük veren profili:

  • Dijitalleşmeye olumlu ama sürece entegre değil,

  • "Fiyat öncelikli" refleksi hâlâ yüksek,

  • Genelde manuel alışkanlıklardan kopmamış.

Filo sahibi profili:

  • “Kamyon sayısı” ile değer ölçer,

  • Sistemle değil, telefonla iş bağlamaya alışkın,

  • "Yatırım" dediğinde araç almayı anlar, sistem değil.

İşte bu yapının içine Avrupa’da test edilmiş bir çözümü getirip "hadi dijitalleşiyoruz" dersen…

Cevap: Tutmaz.
Ya sistem eğilir, ya kullanıcı bıkar, ya proje “Excel’e dönme” evresine geçer.

Tam da bu yüzden diyoruz ya:

Türkiye’nin lojistik dijitalleşmesi, kendi sahasına uygun bir sistemle mümkün.

Bu da “platform” kopyalayarak değil, kültür uyumlu mimari kurarak olur.

Ve Kamyoon, işte bunu yapıyor.
“Avrupa’da böyle” değil,
“Türkiye’de böyle işler” diyerek yazıyor kodunu, sürecini, modelini.

3. Türkiye Lojistiğine Özgü Gerçekler – Gölge Rotalar, Nakit Akışlar ve ‘Abi’ Kültürü

➤ Gayriresmî ilişkiler, filo dışı taşımacılık, WhatsApp emir zinciri

Türkiye lojistiğinin asıl sistemi bazen SAP, Oracle, TMS falan değildir…

Gerçek sistem: WhatsApp grubu + abi ilişkisi + tanıdık kamyoncu ağıdır.

Kendi dijital dönüşümünü yaşayamamış pek çok firma, işi hâlâ şöyle yürütür:

  • Yükü olan, “abi bu yükü kime versek?” diye sorar,

  • Koordinatör, WhatsApp grubuna mesaj atar,

  • Oradan “müsait kamyon var” cevabı gelir,

  • İrsaliye? Mail atılır ya da “yolda veririz abi” denir,

  • Fatura? “Onu biz sonra konuşuruz.”

Yani görünürde ERP, içeride tamamen manuel.
“Dijitalleşme sürecindeyiz” denir ama gerçek sistem... filtre kahve değil, bildiğin çay ocağı.


➤ Kayıt dışı değil, yapı dışı: sistemsizliğin sistem hâli

Çoğu zaman konuşurken “kayıt dışılık” deriz ya…

Hayır. Asıl sorun kayıt dışılık değil, yapı dışılık.

Yani kayıt altındasın ama sistemin yok.
Fiş kesiyorsun ama entegrasyonun yok.
Taşıma yapıyorsun ama veri akmıyor.
Kullanıcıların var ama süreç sahibi yok.
Excel dosyaları dolup taşıyor ama dashboard hâlâ gelmiyor.

Buna ben “sistemsizliğin sistemleşmesi” diyorum.

Öyle bir hâl ki:

  • Süreç yok, alışkanlık var.

  • KPI yok, sezgi var.

  • Platform yok, “abi ben hallederim” var.

Bu ortamda dijital dönüşüm zor değil, neredeyse devrim.

Çünkü sadece teknoloji değil, zihniyet değişmek zorunda.
Yani Kamyoon gibi platformlar, yazılım değil; alışkanlık kırıcı olarak da rol almalı.

Bu yüzden şunu söylemek lazım:

Türkiye’nin lojistik sektöründe en büyük rekabet avantajı, önce kültürel entegrasyon ile gelir.

Yani sistem kurmak değil, sistemi kabul ettirmek başarıyı getirir.

4. Dijitalleşme İçin Yeni Kod: Entegrasyon + Esneklik + Eğitim

➤ Türkiye’ye uygun dijitalleşmenin üç sütunu

Avrupa'dan ithal dijital çözümler Türkiye’de neden tökezliyor?

Çünkü orada sistem sorunsuz akış varsayıyor,
bizde ise sistem “abi bu olmadı, nasıl çözelim?” diye başlıyor.

İşte tam da bu yüzden, Türkiye’ye uygun bir dijitalleşme modeli;
tek bir ERP, tek bir metodoloji ya da tek bir doğrulukla kurulamaz.

Bize yeni bir kod lazım. Hem yazılımda hem zihniyette.

Ve o kod üç kelimede gizli:

Entegrasyon + Esneklik + Eğitim


➤ Esnek sistem: Değişken şartlara karşı sağlam omurga

Türkiye’de iş bir gün vergi dairesi uyarısıyla,
bir gün gümrükteki memurun insafıyla değişir.

Sabit yapıya sahip sistem, ilk rüzgârda savrulur.
Bu yüzden esneklik, sistem mimarisinde ilk madde olmalı.

  • Dinamik fiyatlama? Olmazsa olmaz.

  • Değişen regülasyona göre süreç modifikasyonu? Şart.

  • Gelişen operasyonel ihtiyaçlara göre mikro-servis uyarlamaları? Artık lüks değil, zorunluluk.

Rigid değil, resilient sistemler.
Yani SAP mantığıyla “şirket sürece uysun” değil,
Türkiye mantığıyla “sistem, işi bozmadan adapte olsun” gerekiyor.


➤ Hızlı öğrenen kullanıcı: Eğitim, sistemden önce gelir

Sistemi kurdun ama kullanıcı hâlâ Excel’de yaşıyorsa?

Geçmiş olsun. Dijital dönüşüm hayal olur.
O yüzden kullanıcı eğitimi, yazılımın ilk satırından daha önemlidir.

Eğitim ne olmalı?

  • Teknik değil, pratik.

  • “Şuraya tıkla” değil, “neden tıklıyorsun?” anlatmalı.

  • “Sistem böyle” değil, “senin işin bu yüzden kolaylaşıyor” demeli.

Çünkü kullanıcı sadece sistemin parçası değil,
sistemin nabzını tutan organıdır.


➤ Düşük bariyerli teknoloji: Gir, çalıştır, öğren

Türkiye’de her firma IT departmanı barındırmıyor.
ERP’yi kurarken yanında CIO değil, “yeğen bu işten anlıyor” denilen biri oturabiliyor.

Bu yüzden:

  • Düşük kodlu, kullanıcı dostu arayüz

  • Açık API mimarisi

  • Otomatik entegrasyon modülleri

  • Mobil uygulama ile uçtan uca erişim

Yani yazılım değil, çözüm verilmeli.

Türkiye’de dijitalleşmenin kodu şudur:
Zorlaştırma, entegre et. Karmaşıklaştırma, öğret. Dayatma, esnekleştir.

Yani bizim Kamyoon gibi sistemlerin yaptığı iş aslında sadece teknoloji sağlamak değil;
esnek, entegre ve eğitilebilir bir kültür inşa etmek.

5. Yerli Modelin Temeli: Platform Bazlı Lojistik Mimarisi

➤ Kamyoon örneği: Filo sahibi değil, sistem sahibi olmak

Eskiden lojistikte başarı şöyle ölçülürdü:

“Kaç kamyonun var?”
“Kaç şoför çalıştırıyorsun?”
“Kaç noktaya teslimat yapıyorsun?”

Bugün?
Bu soruların yerini şu aldı:

“Kaç veriyi anlık işleyebiliyorsun?”
“Kaç sistemle entegre çalışıyorsun?”
“Kaç rotayı algoritmayla optimize ediyorsun?”

Kısacası artık:
Kamyon değil, kod güçlü.
Filon değil, platformun rekabet gücünü belirliyor.

İşte bu dönüşümde Kamyoon’un yaptığı şey bir “taşıma hizmeti” sunmak değil;
Türkiye'nin ilk platform bazlı dijital lojistik mimarisini kurmak.

  • 50.000+ kamyonun aktif olduğu bir veri ekosistemi

  • Filo yönetmeyen ama filoları dijitalleştiren sistem yapısı

  • Şoföre dijital ehliyet, yük verene görünürlük, firmaya otomasyon sağlayan altyapı

Bu, artık sadece taşımacılıkla ilgili bir mesele değil;
lojistik mühendisliğinin veri bilimiyle evlenmesidir.


➤ Tedarik zincirini uçtan uca dijitalleştiren yerli mühendislik vizyonu

Bugün dünyada Amazon, Uber Freight, Convoy gibi devlerin yaptığı iş şu:

  • Lojistiği bir yazılım problemi gibi ele almak

  • Her bir teslimatı veri nesnesi gibi düşünmek

  • Rotalamayı, fiyatlamayı ve iş gücünü algoritmayla yönlendirmek

Türkiye’de bunun yerli karşılığı var mı?

Artık var.
Adı da: Kamyoon.

Kamyoon sadece yük bulmaz.

  • Şoförün performans skorunu hesaplar
  • Sürüş güvenliği ve ESG puanlarını log’lar
  • Rotaya göre dinamik fiyatlama yapar
  • Gecikme ihtimaline karşı ETA güncellemesi yapar
  • ERP-WMS entegrasyonlarıyla süreçleri otomatize eder

Yani lojistik firması ister 3 kamyonla çalışsın, ister 300…
Aynı akıllı altyapıya erişir.
Çünkü artık farkı yaratan “büyüklük” değil, bağlantı kabiliyeti.

Türkiye’nin lojistikte kendi modelini yazması mümkün mü?

Evet. Ama bu, “farklı bir yazılım yapalım”la olmaz.
Bu, farklı düşünelim, farklı tasarlayalım demekle başlar.

Ve Kamyoon gibi platformlar bu farkı düşünmekle kalmıyor,
bizzat hayata geçiriyor.

Çünkü bugünün lojistik firması sadece taşımaz;
veri yönetir, sistem kurar, çözüm üretir.

6. Küresel Olmadan Yerel Başarı Olmaz – Türkiye'den Bölgesel Lojistik Teknolojisi Çıkar mı?

➤ MENA ve Doğu Avrupa’da fırsatlar

Bugün Türkiye sadece bir geçiş ülkesi değil; aynı zamanda bir lojistik teknoloji ihracatçısı olmaya aday.

Bak haritaya:

  • Batıda Bulgaristan, Romanya, Polonya…

  • Güneyde Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar…

  • Kuzeyde Azerbaycan, Kazakistan, Gürcistan…

Hepsi lojistik dijitalleşme sürecinin eşiğinde. Ve hepsi hâlâ doğru platformu arıyor.

Peki neden SAP Transportation Management ya da Oracle değil de, bir Türk platformu seçilsin?

Çünkü artık mesele sadece teknoloji değil;
hızlı uyarlama, lokal uyum, bölgesel kültürü anlama meselesi.

Türkiye tam da bu coğrafyanın iş yapış biçimini biliyor:

  • WhatsApp sipariş akışını,

  • Peşin nakit alışkanlığını,

  • Gölge rota optimizasyonunu,

  • Şoförün sahada karar almasını…

Ve bu işleyişi, Avrupa’nın katı modellemesiyle çözemezsin.
Ama Kamyoon gibi yerli platformlar, bu hibrit yapıya doğrudan entegre olabilir.


➤ Yerli yazılım, yerli veri, yerli lojistik zekâsı

Türkiye’de teknoloji üreten çoğu firma hâlâ bir soruyu sormuyor:

“Kurduğumuz sistemin zekâsı kimin için tasarlandı?”

Eğer sistemin zekâsı Almanya için tasarlandıysa,
Türkiye’de çalışmaz.
Çünkü burada şoförün molası navigasyondan değil, kahveci Hasan’dan geçer.
Rotayı algoritma çizer ama teslimat “dayıoğlu arayıp erken çık” dediği için olur.

Bu yapıyı değiştirmeye kalkmak savaş açmak olur.
Ama bu yapıya uygun dijital zekâ geliştirmek, işte o bir devrimdir.

Ve biz, artık yerli lojistik zekâsını yazmak zorundayız.

Bu ne demek?

  • Yük planlama motoru yerel yol yapısına göre çalışmalı

  • Sürücü puanlaması sadece ETA değil, “pratik çözüme yatkınlık” gibi soft KPI’larla ölçülmeli

  • Filo yönetimi sadece araç değil, esnaf modeliyle çalışan sistemlerle entegre olmalı

  • Ve en önemlisi: veri Türkiye’de kalmalı.
    Veri bizimdir. Karar da öyle.

Küresel oyuncu olmak, yerelden vazgeçmek değildir.
Tam tersine, yereli o kadar iyi anlamaktır ki, başkasına da satabileceğin bir model çıkar.

Ve bugün Kamyoon gibi platformlar, bu modele sadece aday değil;
bizzat uygulayıcı.

Yani evet, Türkiye’den bölgesel lojistik teknolojisi çıkar.
Ama bu teknoloji, raflarda değil;
yolda, sahada, kahvehanede, gişede, rampada şekillenir.

Ve biz de tam orada yazıyoruz bu kodları.

7. Sonuç: Kopyalama Bitti, Şimdi Yazma Zamanı


➤ Dijital dönüşüm ithal edilemez

Yıllarca dışarıdan çözüm bekledik.

SAP kurduk, Oracle aldık, Microsoft Dynamics denedik...
Ama bir noktadan sonra hep aynı sorunla karşılaştık:

“Bu sistem bize göre değilmiş...”

Çünkü dijital dönüşüm bir yazılım alımı değil, bir zihniyet değişimidir.
Bu da paketle ithal edilemez. İnşa edilir.


➤ Türkiye lojistiği artık kendi API’lerini, kendi yol haritasını yazmalı

Bugün artık şunu yüksek sesle söyleme zamanı:

“Bizim iş yapışımız farklı, bizim çözümümüz de farklı olmalı.”

  • Filo yapımız farklı

  • Yük veren alışkanlığımız farklı

  • Sürücü kültürümüz, rota kullanımımız, mevzuat dinamiklerimiz farklı

Peki sistem neden aynı olsun?

Eğer dijitalleşmek istiyorsak,
artık başkasının blueprint’ine bakarak ilerlememeliyiz.
Kendi blueprint’imizi yazmalıyız.

Kendi:

  • API setimizi

  • KPI tanımlarımızı

  • Performans skorlamalarımızı

  • Kullanıcı senaryolarımızı


➤ Lojistik dijitalleşecekse, bu topraklara göre yazılmalı

Çünkü bu toprakların gerçekleri farklı:

  • 12 saat direksiyon başında kalan şoför var

  • 45 dakika içinde yükle, indir, tekrar çık baskısı var

  • WhatsApp grubuyla yönetilen operasyon var

  • Gece 2’de teslimat, sabah 9’da tahsilat var

Bu yapıya “Almanca düşünen sistem” kurarsan...
3 ay sonra herkes tekrar Excel’e döner.

Ama bu yapıya göre yazılmış bir sistem kurarsan...

O zaman sadece dijitalleşmezsin, sektörü dönüştürürsün.

Biz Kamyoon olarak bunu yapıyoruz.
Çünkü artık sadece sistem kullanan değil,
sistem yazan ülke olmak zorundayız.

Ve bu yazı da o sistemin ilk satırlarından biri.

Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Bu yazı sadece bugünü anlatmak için değil, yarını birlikte yazmak için kaleme alındı.
Çünkü artık mesele sadece taşımak değil; anlamak, anlamlandırmak, akıllıca yönetmek.
Eğer bu topraklarda dijital bir lojistik ekosistemi kurulacaksa, onu sadece kullanan değil, yazan bir ülke olmalıyız.
Ve işte tam burada, Kamyoon gibi platformlar “yük taşıyan” değil, geleceği taşıyan sistemler kuruyor.
Gelin birlikte yazalım. Çünkü artık rekabet, direksiyonda değil — kodda, vizyonda, zihniyette.

Dipl.-Ing. Deniz Cengiz


Yorumlar

En çok okunanlar

Cloud Computing Reference Architecture: An Overview

Cloud Architecture

Teknolojik Altyapıdan Ne Anlıyoruz?

Run SAP İş Ortağı Programı, En İyi Çözüm Operasyonunu Nasıl Sağlar?

CLOUD COMPUTING – An Overview

KÖRLER ÜLKESİNE KRAL OLMAK

Artırılmış Gerçeklik nedir ve hangi alanlarda kullanılıyor?

BİG DATA MANAGEMENT

Blockchain, sözleşmelerin dijital koda yerleştirildiği ve şeffaf paylaşılan veri tabanlarına depolandığı, silinmesi, değiştirilmesi ve düzeltilmesinden korunan bir dünyayı hayal edebiliriz.

Master Data Management (MDM): Kurumsal Veri Stratejisinin Temel Taşı